“Sınırımı ancak çatışma yaşayarak koyabilirim”
İnançların ne kadar sınırlayıcı olduğundan bahsedip duruyorum
Şimdi bu cümleye baktığında ne görüyorsun?
Ben, yolun üzerinde dağ gibi kocaman bir kaya görüyorum.
Bu kaya o kadar uzun zamandır bu yolun üzerinde ki, burada bir yol olduğunu bile unuttun!
Bu nedenle her sınır çizmen gerektiğinde kendi kendine dedin ki “Şimdi çatışma yaşanacak kesin! Yaşanmasın da ağzımızın tadı bozulmasın! Ben bu seferlik de sineye çekeyim. Zaten bunun da başka yolu yok!”
Peki ne oldu?
Yine kendinden verdin
Yine sınırının ihlal edilmesine izin verdin
Yine sevdiğinle arana soğukluk girdi
Aslında bu soğukluğun sebebi sensin, farkında mısın?
Çatışma yaşanacak endişesi ile kendini TERK ETTİĞİN için, bir tarafın sana kırıldı
Sen de sevdiğine kırıldın
Belki haberi var, belki yok
Olan şey, ne sınırını koyabildin ne istediğini yaptın
Sırf çatışma çıkmasın diye senin için kıymetli olan bir çok şeyden vazgeçtin, sevdiğin de buna dahil!!
Peki gerçekten çatışma çıkmalı mı?
Sınırını tatlı dille, kendini ifade ederek, keyif ve nezaketle koyamaz mısın?
İnandığın şey senin gerçeğin olur!
İnandığın şeyi değiştirdiğinde ise dünyan değişir!
Peki şimdi buna inanmaya ne dersin, sevgili Bilge Kadın?
“Sınırımı nezaket, keyif ve tatlı dille kendimi ifade ederek koyabilirim”
Kendini erteleme